5 Mayıs 2011 Perşembe

kavşakta


artık gelince biliyorum, önceleri korkardım
şöyle ufak bir şey, sudan kaçmış ayışığı
otuzbe
şbin atlının dağdan gelen yankısı
önceleri açılıp gider sanırdım her
şeyi
her
şeyi açılıp gider sanırdım, bir kez şiire konmuşsa
menek
şeler, bademler, büyük adamlar, kutsal olan ne varsa
şimdi bir çekiç ve bir alan yetiyor çaresizliği anlamaya
örne
ğin bir eczanede bir koku duyuyorum
tamam.

oysa ben eczaneye bir ilaç için girmi
ştim
sirozluyum, yada mitral darlı
ğım var, ülserliyim belki de
niyetim bin yıl direnmektir bu halde bile
romaymı
ş, bizansmış, cumhuriyetmiş, bilmem neymiş, bahane
turuncu bir çiçek açarmı
ş bir yerde akşamüzerleri
eskiden büyük adamlar geçmi
ş topuz gibiymiş her biri
(o koku)
hangi budala söylüyor artık bu sözleri
el ettim birisine, bir ba
şkasına giymediğim şapkamı çıkarttım
ne da
ğları tanıdım, ne denizleri ne ötekiyi ne beriyi
daha demin uyanmı
ştım, az önce, baktım
vakit ak
şam.

hayrola yunus kazım, hayrola karlı da
ğlar
hayrola karlı da
ğlar, hayrola yunus kazım
geceniz bereketli olsun, gününüz sa
ğlam
ben geldim gittim i
şe yaramayan şeyler topladım
kancalı i
ğne, balık oltası, tabanca, bomba filan
da
ğ gölgesi, köşebaşı, odun ve duman
bu arada ba
şağı tanrı bildim, mührümle onayladım
a
ğaçlara ve otlara çocuklar gibi baktım
kurda kozaya öyle, kalem ka
ğıda öyle
derken bir ihanet gibi vurdu gözüme her
şey
anlatamam.

ilaç milaç bok püsür.
şuramda bir şeyler var
sahiden bir
şeyler var
haykırmadan anlatamam.


TURGUT UYAR

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder