16 Haziran 2012 Cumartesi

usta ölmeden bana





Bana bir oyun öğret ben onunla kolayca
Alayım gündüzleme palazın rolünü ezberime
Kanayım revnaklı ilk köhne baharın vızıltılı
Karnıbaharın tuzu ekşisi bol zeytinyağlı
Dilimlerden bir dilim iyi pişmişinden
İmbat eseninden bir gurûb vakti
Daha ne.

Dilimse bir dilim gelirsem senin dillerinden
Piştik diyelim pîşem sattığım kadarıyla senin pîşen
Varıp olayım yasalar dışı gök toplantısı beratı
Kasalar içi peynir madalyon semere sürtülmüş ceket
Ebeyim hep zaten bana demezler mi ebem kuşağı
Hurra! Şapkalar havaya
Performanslarımda kapalı gişe ve tezgâh altı halen
Yıldız değil miyim salon karardığında kim bilmez
Kaldırımda tarağım. Jilet gibiliğimin
Sorulur yanı vardır sokak kedilerine güneşim
Tüm tezgâhın bahşiş tahsis edilişinde komşuya
Şehir havaî fişeklerle sarıldığı sırada ayım
Usta ölmeden bana bir oyun öğret
İnsan olayım.

Gelmiyor içimden senfoni olmak sonat divertimento
Ölüm var beni tanıştır demiyorum usta arkadaşlarınla
Bana bir oyun öğret ben onunla kolayca
Esner tıksırır senin yâdınla camı aralarmışcasına
Unutmam uyuşmam bulaşmam aldırmazlığa
Ebadı ithal reprodüksiyonların nereciliği
Ne cins kâğıda hangi sür’atle basılageldiği
Usta öğret bana bir oyun
Ölmeden bir oyun öğret bana.

Bana vodvil bile olsa yeter
Tokası her çilli yerli kızın her
Calamity Jane’nin revolver
El hak süzüm süzüm perdelerin iki yana
İki yandan perdelerin hesap sorarcasına
Çekiliniverişlerinde mukim hakikat
Kabir azabına katlanabileyim diye
Yedeğimden ayırmadığım takat
Dama beş taş uzun eşek üçkâat
Noksanım senin öğretmediğindir usta
Kırk körpe akla erenlerdenim yontulmuşum
Berelenmeden geçiverdim ilersine toyluğun
Döndü günler aylara ısı düzü ediyor terfi
Senden öğrenemezsem ölmeden bir oyun
Usta ölmeden bir oyun öğretmezsen bana
Taşar yok yere köpüğümle ziyan olurum.



İsmet Özel

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder