9 Eylül 2013 Pazartesi

zorbaların düğünü






Bana bir eş gerek,
Sana bir eş gerek, bize bir eş
Kana kan, dişe diş ve leşe leş
Eğip bükmek için bu kişneyen hayvanı
Tanrım, bana bir harf




Bir sürü
Bir sürü ceset ister
Boynunda mücevherler ister bir ceset
Bir sürüye süslü bir ceset gerek
Bir sürünün dişisine eş gerek beyine köle
Bir eş altın tabakta sunulan bir baştır güzele
Bir güzel hainliği ödüllendirir elleriyle
Beyse her seferinde oğul bekler
Bir gün dönecektir evine hediyelerle
Bir kuma, bir silah ya da yeni bir felsefeyle
Bir gün girecektir gerdeğe kısmetse
Bir gerdek
Baş döndüren bir ahenk
Bir sürüye eğlence gerek elbet ve ne
Bir aşk ne bir davet
Bir türlü yetmez bu birlikteliğe
Bir güvey başlık der, bir gelinse güvence
Boyuna takılar ister bir gelin güvense güvenmese de
Bir düğüne sermaye gerek çünkü
Bir müşterek ölüme
 


Bir Sürü Kışlak


Bir duman bölük bölük
Zeplinler gibi kocaman
Kalın kumaşlardan kırpılan
Paha biçilmez bir duman
Yani dumandan bir dağ
Bir ağ gibi ufkumuza serildi
Bir düğün arifesi, bir av ertesi
Ani bir elektrik kesintisiyle
Cezalandırılmıştık sanki

Bu illet, ekinlerimize dadandığından beri
Dağın ardında pinekleyen, pusan ve sinsi
Bir sürü göz
Bu darmadağın dağarın üstünde
Hükümet etti
Bir süre
Diyelim öyle bir geçiş dönemiydi
Katlandık ve dedik ki
Sürümden kazanılır bu korkuyla
Ölünmese de


Sürüm sürüm süründürür bu korku
Sürgündeki işçiyi
Söndürür hayallerini süsleyen
Gelinin ateşini ve
Rehnalır bir güveyin elindekini
Sıvışacak bir kapı bir aralık
Kalmışsa bir soluk artık
İter sürgülerini ve çeker süngülerini
Rüştünü ispata yeter bu
Çünkü görüldüğünde ödenir
Bir senettir bu korku


Bu korku yeter bana
Bu korku yeter sana
Bu korku yeter olacaklara
Ve olmuş olan ne varsa
Karşılamaya onu
Nasıl bir korku ki bu
Sinmemiş henüz
Korkunun kokusu bile
Yetmez biliyoruz
Avını kovalamağa
Kendisi de av olanın
Değil bir yiğitten bu
Bir yiğidin korkusu değil
Bir arslandan korkuşu gibi
Bir arslanın süreğindeki
Ve aslında
Tüneğine sinmiş
Bir kuşun pusuşu sanki
Yüreğinde koca bir göz


Bir Göz, Bir Çelenk, Vs.


Bir göz
Nasıl da açılmış öyle hayret
Kocaman korkulardan kırpılan bir göz
Ve cumhuriyetçi bir çelenk
İhtilallerin şımarttığı ailesi de
Teşvik ediyor onu –etsin, edebilir
Teşvikiye’de bir plakçı dükkânından
Binüçyüzbilmemkaç teşrin-i sanî’de
Ve bilmem kaç kuruştan ibaret
Bir senete mukabil
Vs.
Aldığı parayla değil
Değil bir gölge oyunu yalnız hem bir
Çelenk hayaletidir.



Devletin çayırında eşinen bir kuduz horoz
(Lâkin bir horoz kat’yyen eşinemezmiş)
Öyleyse bir yapbozdur kusursuz
Ki ânın esrar-ı kadîmi bu belki
Sade bir göz ve onun kırpılışıyla ilgili
Bir göz bu talandan ne yürütebilir
                Biçilen bu cesetten artık, Tanrım!
                kırpıla
                               kırpıla
                                               kırpıla
                Bize kalan nedir
                Size kalan ve bana
Bin yıllık içkilerden hep ustalıkla kesilir
Ölümün surlarından savrularak
Meydanların kocamış boşluğuna
Adını veren bir şaire –Örtün!
Evet, ancak örtün dedirtir
Ve bu garip bir kinayedir lüzumsuz
Artık her şiirde şiirden bahsedilir.



Her Kuma


Hiç müşteri çıkmadı bu nadide çeyize
Herkesin gözü vardı bu bohçanın içinde
Ne zalim gelinmiş bu bir metelik vermedi
Ah ne diller dökmüştük öleydik dizlerinde

Hem tokat kadar sırnaşık
Hem korku kadar sağlam
Her an daha dakik ve
Her nedense sıradan
Herkes gibi kuşkusuz yeterince tedbirli
Her delikten sızarken seçemiyor kendini
                Hemen hemen seçemiyor
                Her neyse seçemiyor
                Hadi diyelim seçemiyor
Halbuki yetkili makamlarca seçilmiş bu göreve
Hiç okumamış olsa da işinde tecrübeli
Hizmette kusur etmez ve
Hainlik nedir bilmez
Hiç kimsenin malında bir dirhemcik gözü yok
Hakkıdır onun da herkes gibi eğlence



Halk içinde pek meşhur bir göz kusurudur bu
Her kuma oynar burda bu kumar oyununu
Her gelinlik kızın hiç yoktan tutulduğu
Hayırsızın birinden hamiledir kimbilir
Hani vakit var daha bir tedbir alabilir
Hele de hamileyse hayırsız bir velete
Huzuru kaçar elbet ölebilir acından
Hiç kuşkusu yok ama kesin hamile değil
Herşey yerli yerinde mükemmelen uyuyor
Her soylu eşya gibi öyle güzel kırpılmış
Hâlâ zinde ve yeni formunu da koruyor


Bir Dumrulun Bir Dumrula Söylediği


Bu kamunun aklı ermez bir durumdur
Bunu hem deliler bilir hem de Dumrul
Burda Dumrul’a bir can veren çıkar da
Can diler bir canan çıkmaz onun yoluna
Dumrul bağlar atı kamunun çıkarına
Ve nedendir işi hep deliliğe vurur

Aman bu kamu da ne pasaklı bir duldur
Yanıp tutuşmuştur etekleri çaresiz
Çıkar çıkınından hep masallar uydurur
Gel bu homurtunun sen kapusunda dur
Kapıdan boynunu uzatırsa bir dev
Devir boynunu bir gözünden onu vur



Ben Allah’ın kuluyum ben bir deli dumrulum
Ben bu yolun başında inadımdan dururum
Yol Allah’ın yolu da geçmek bedava değil
Geçmek için biraz hırs biraz ilim gerekir
Ben bu yolun başında inadımdan dururum
Ben de sizin gibiyim bir Allah’ın kuluyum

Ben de sizin gibiyim bir Allah’ın kuluyum
Anlı şanlı bir beyim bir tek kölem yok benim
Severim gönülden de bir tatlı söz etmedim
Borçluyum ödeyemem katilim öldüremem
Zorba değilim amma hep zorbalık ederim
Yeğdir zorbalık çünkü zorbaya dilenmekten

Bana bir eş gerek,
Sana bir eş gerek, bize bir eş
Kana kan, dişe diş ve leşe leş
Eğip bükmek için bu kişneyen hayvanı
Tanrım, bana bir harf




Bir harf kıyam eder ardında
Bir harfin kıyımında diriltir seni bir damla su
O çatlamış tohumu, o göveren kalbini
O bir damla suyla yuğ
                Ki çarpışır seninle çatlayarak bir ırmak
Çarpışır kıyasıya kıyısında kalbinin
Sen o seri hoş, o serseri yelkensin
Kendi güzelliği peşinden esen sen ey deli kan
Koş ve koştur ardından pençelerinin
Tarhlarından südler sızan baygın gecenin
Loş ve başıboş caddelerinden
                Silinirken arması
Düşen arkadaşın, o son neferin
Attığı bir nâradır gürleyen ancak
Budur sana avuçlarından
Sana budur kanatlanacak
Bir nacaktır o, bir bilge silah
Yekpâre bir alev parıldar andan
Haydi ondan ‘für dudaklarına
Yüzlerce kurşun sür damarlarından



Her er bir beydir burda
Beylerbeyidir her bey
Yüreğinde bir göz
Beyninde bir el
Taşır yolu kaybeden bir rehber
Bükebilir yüreği bir göz
Çelebilir zihni bir el
Bilir bunu kıyam eden her nefer
Ve kıyametini kuşanır ilkin
Kalkar her seher vakti kıyam eder
Alnından kurşun seker de
Kuşku sekmez asla gönlünde
Yalnız bir kuşun sekişi belki
Bir seferi erteler
 

hakan şarkdemir 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder