28 Mayıs 2015 Perşembe

ÇOCUK, DAĞLARCA VE ALLAH

  Dağlarca’nın 1940’da yayımlanan ikinci kitabı Çocuk ve Allah 73 yıldır rengini – elbette beyaz- koruyor. Türk şiirinin bu eskimeyen başyapıtı hep taze, hep yeni ve her zaman şiirimizin sıfır noktasında…

  Henüz 26 yaşındayken kaleme aldığı bu şiirlerde Dağlarca, dünyaya şiirden uyanan çocuğun hayretini, dünyayı kabul ederken bunu iman diliyle söylemenin coşkusunu, erken metafizikin insanı, şairi korkutan taraflarını nerdeyse dua aydınlığına kavuşmuş şiirlerle alt etmesini, vatanı duymanın saadetlerini gece vakti akan uzak bir nehrin içten içe duyulan seslerini andıran şiirleriyle dile getirir. Pek çok şair için daima mesele olarak kalan şairin varoluş karşısındaki şüpheleri, sarsıntıları onda yoktur. Belki de yolun başında Dağlarca, varlığının şükür borcunu ödediği bu şiirlerle aşmıştır onları…

  Türkçe ilk fethini Yunus Emre ile yapmıştır ve yüzyıllar içinde o kalenin burcuna her Türk şairi bir taş koymuştur. Çocuk ve Allah da o kalenin burçlarından biridir. Dağlarca’nın Türkçeye olan sevgisinin meyveleri bu kitapta olanca temizliği ve duruluğu içinde bize gülümser.


  Çocuk ve Allah, her okunuşundan sonra elimizin ve dilimizin kendiliğinden duaya kalkmasının kitabıdır ve hala bizimle konuşmayı sürdürüyor. Üstelik her yaştan okur için…

  “Nasip” kelimesiyle kurduğu bağa sadakati ölçüsünde okur o şiirden aydınlığını alacaktır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder