25 Kasım 2015 Çarşamba

karlı kayın ormanında, nazım hikmet

Karlı kayın ormanında 
yürüyorum geceleyin. 
Efkârlıyım, efkârlıyım, 
elini ver, nerde elin?


Ayışığı renginde kar, 
keçe çizmelerim ağır. 
İçimde çalınan ıslık 
beni nereye çağırır?


Memleket mi, yıldızlar mı, 
gençliğim mi daha uzak? 
Kayınların arasında 
bir pencere, sarı, sıcak.


Ben ordan geçerken biri : 
"Amca, dese, gir içeri." 
Girip yerden selâmlasam 
hane içindekileri.


Eski takvim hesabıyle 
bu sabah başladı bahar. 
Geri geldi Memed'ime 
yolladığım oyuncaklar.


Kurulmamış zembereği 
küskün duruyor kamyonet, 
yüzdüremedi leğende 
beyaz kotrasını Memet.


Kar tertemiz, kar kabarık, 
yürüyorum yumuşacık. 
Dün gece on bir buçukta 
ölmüş Berut, tanışırdık.


Bende boz bir halısı var 
bir de kitabı, imzalı. 
Elden ele geçer kitap, 
daha yüz yıl yaşar halı.


Yedi tepeli şehrimde 
bıraktım gonca gülümü. 
Ne ölümden korkmak ayıp, 
ne de düşünmek ölümü.


En acayip gücümüzdür, 
kahramanlıktır yaşamak : 
Öleceğimizi bilip 
öleceğimizi mutlak.


Memleket mi, daha uzak, 
gençliğim mi, yıldızlar mı? 
Bayramoğlu, Bayramoğlu, 
ölümden öte köy var mı?


Geceleyin, karlı kayın 
ormanında yürüyorum. 
Karanlıkta etrafımı 
gündüz gibi görüyorum.


Şimdi şurdan saptım mıydı, 
şose, tirenyolu, ova. 
Yirmi beş kilometreden 
pırıl pırıldır Moskova... 
 

 14 Mart 1956, 
                                                       

Moskova, Peredelkino



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder