17 Haziran 2016 Cuma

4/A VE mesut ve çalışkan olun aziz yavrum

Gökay iftar sonunda sahnenin önündeki sandalyede yerini kapmış ramazan eğlencesinin başlamasını bekliyor. beni görünce yanıma geldi saçından ve yanağından öptüm ayrılırken. hayrünnisa da oralardaymış annesinin dediğine göre, baktım ama göremedim. üzerimde bir ağırlık koyu bir mutsuzluk ve umutsuzluk var- bu yazı ya da çocuklarla alakalı değil. her şey ağırlaşmış uzaklaşmış inceliğinden. bakışlarımız yıpranmış. kalp kararmış. kendimizi kandıramıyoruz artık. gençliğin baharı yerini bu yaşların solgunluğuna donuk tebessümlerine bırakmış. 

bu akşam da yılmaz'ı gördüm yanağından makas alıp uzaklaştım. akşam eve dönerken elif meliha buztaş yanıma yaklaşıp " öğretmenim ne zaman geleceğiz yarın okula?" diye sordu. ben hep ona buztaş dedim soyadıyla hitap edip, zamanla öğrencilerim de buztaş der oldu. elim küçük omuzlarında yanıtladım. mutlu oluyorum onlarla karşılaşınca. iki akşamdır eyüp'ü aradı gözlerim etrafta ama göremedim. 

"yorgun bir sarıyla ben de 
 geçeceğim önlerinden"

akşam önce aydınlık sarılarla yüklü bir serinlikti. yürüdüm taşınmazlarımla. sonra o sıcak karanlık bastırdı. iç karartıcı. bungun. mezarlıklar dolusu karanlık.

çocuklar. çocuklar. çocuklar. 16 yıldır aranızdayım. bu çok tuhaf. 16 yıldır çocuklarla muhatap olmak beni nasıl etkiledi acaba? kuşkusuz etkiledi, buna eminin. 

bundan sonrası için kendime susmayı tercih ederim. 


"Her şeyde yanıp sönen bir kıyamet algısı "






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder