19 Şubat 2017 Pazar

canım aliye, ruhum filiz


 "Sonra bana kendinden, her günkü hayatından, hislerinden bahseden uzun mektuplar yaz. Hemen yaz.

  Şiirlerimde de gördün ki kitaplara rağmen çok ıstırap çektim. Çünkü candan bir insanım yoktu. Sen benim yarım kalan tarafımı ikmal edeceksin. 

Yalnız şu kadarını söyleyeyim ki burada her geçirdiğim gün beni biraz daha eritiyor. (Mamafih şikayetçi değilim, çünkü bu vesileyle zayıflıyorum.)

  Açıkça konuşmak icap ederse, yengemler bile, bütün iyi kalpliliklerine rağmen çok basittirler.

  Herkes beni keyfi yerinde, daima gülen biri sanır. İşte bunun için yazılarım çok dertlidir. Hayatımda gosteremedigim teessürümü yazılarımda gösteriyorum.

  Pek az misafirliğe gitmek ve pek az misafir çağırmak istiyorum.

  Hemen radyocuya git askere gideceğimi, bunun için taksitleri ödeyemeyeceğimi ve askerde iken icraya verse bile para alamayacağını söyle. İsterse radyoyu geri alsın. Peşin olarak verdiğimiz 30 liranın on lirasını da bağışlayalım. Anten de onların olsun.

  Sana iki teneke zeytinyağı gönderdim. Biri rafine, öteki Ayvalık.

  Miyop gözlerinden hasretle öperim sevgili kızım.

  ... fakat bir daha sakın öğretmenlerinden 'hınzır karı' diye bahsetme, doğru bir şey değil.

  Biz yüksek entelektüeller için değil, halk için bu gazeteyi çıkarıyoruz. Nitekim halk da bunu anlamakta kusur etmiyor. İlk nüshayı 6000 basmış idik,hepsi bitti. İkinciyi on bin bastık, o da bitti ve yetişmedi. Üçüncüyü 12.000 basacağız.

  Bu fena günlerde yalnız seni ve Filiz'i düşünerek kendime kuvvet veriyorum.

  İhtiyarlığımda çekilmez bir adam olacağım hakkındaki iltifatına teşekkür ederim. Ama bu tahminin doğru çıkmayacak sanırım. Çünkü ihtiyarlayacağımı kim söyledi? Hep genç kalacağım. 31.12. 1947"
  Son paragrafı ölümünden 3 ay evvel yazmış, son bir kaç mektubundan biri. En sevdiğim cümlelerinden biri. Ve öyle de oldu. Her anlamda hep genç kaldı.

"HEP GENÇ KALACAĞIM "

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder